26 Şubat 2013 Salı

Hediyelik Eşya Ve El Sanatları Ürünleri İhracatı

HEDİYELİK EŞYA VE EL SANATLARI ÜRÜNLERİ





Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli

uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik

oluşturmuştur. Geleneksel Türk El Sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş

dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı,

deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden

işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. sıralanabilir.

Geleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten

sağlanmaktadır. Dokuma; eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı

birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her

cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolonlar vb.'dir. Dokumacılık

Anadolu'da çok eskiden beri yapılagelen, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya

devam eden bir el sanatıdır.



El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek, süslenmek amacından başka

taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadır. Günümüzde Anadolu'da

tığ, iğne, mekik, firkete / filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif

olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik

adlar almaktadır. Bunlar; iğne, tığ, mekik, firkete / filkete, koza, yün, mum, boncuk ve

kumaş artığı olarak sıralanabilir. Kastamonu, Konya, Elazığ, Bursa, Bitlis, Gaziantep,

İzmir, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Aydın, İçel, Tokat, Kütahya gibi şehirlerimizde daha

yoğun olarak yapılmakta, ancak eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını

korumaya çalışmaktadır.



Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici

aksesuarlardandır. Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla

metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir. Selçuklularla

birlikte gelen değişik üslupların en önemlisi Türkmen takılarıdır. Osmanlı İmparatorluğu

döneminde ise imparatorluğun gelişimine paralel olarak mücevhercilik önem kazanmıştır.

Anadolu'da Tunç Çağında bakır, kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki

dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme ve dökme tekniğiyle

işlenmişlerdir.



En çok kullanılan maden bakır, kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla

sürdürülmektedir. Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkar), çekiç işi kakma,

küftgani, savatlama, ajur kesme gibi teknikler kullanılmaktadır.

Bakırın yanı sıra pirinç, altın, gümüş gibi metallerle yapılan el sanatları günümüzde üstün

işçilik ve çeşitli tasarımlarla yaşatılmaya çalışılmaktadır.



Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştır.

Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları

gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir.



Osmanlı döneminde sadeleşerek

daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kuran

muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan,

mihrap, minber, sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır. Ağaç işçiliğinde kullanılan

malzeme daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdır. Kakma, boyama,

kündekâriz, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar

günümüzde de kullanılmaktadır.




Bu teknikler Zonguldak, Bitlis, Gaziantep, Bursa, İstanbul-Beykoz, Ordu illerinde halen

devam eden baston yapımcılığı ile günümüze ulaşmıştır. İşçiliğin yanı sıra hammaddesine

göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş, 19. yüzyılda

yaygınlaşmıştır. Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi

malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb.

ağaçlardan yapılmaktadır.



Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdır. Anadolu'ya

Selçuklularla girmiştir. Figürlü sanat eserlerini kullanmaktan çekinmeyen Selçuklu

sanatkarlar özellikle hayvan tasvirlerinde çok başarılı olmuşlardır. 14. yüzyılda İznik, 15.

yüzyılda Kütahya, 17. yüzyılda Çanakkale'de başlayan seramik sanatı bu yörelerde

kendilerine has renk, desen, form özellikleri ile Osmanlı Dönemi seramik ve çini sanatına

yeni yorumlar getirmiştir. 14. - 19. yüzyıllar arası Türk çini ve seramik sanatı fevkalade

yaratıcı işçiliği ile dünya çapında üne kavuşmuştur. Günümüzde çini merkezi Kütahya'dır.

Burada daha ziyade Selçuklu renk, desenler taklit edilerek üretim yapılmaktadır.

Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde

"cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır. Çeşitli model ve formlarda vitray,

Selçuklular döneminde geliştirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un

fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuştur. Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden

günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır.





Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir-Görece köyündeki ustalar

tarafından gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam

boncukları görmek mümkündür. Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların

dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır. Bu nedenle nazar boncuğundan

yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır.

Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekan süslemesinde taş işçiliğinde önemli bir yer

tutmaktadır. Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır. Oyma,

kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadır. Kullanılan süsleme öğeleri,

bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir. Hayvansal figür azdır. İnsan figürlerine ise

Selçuklu Dönemi eserlerinde rastlanmaktadır.



Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen;

saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır. Eşya, yiyecek vb. taşıma

amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır. Hayvancılıkla

uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer

kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur. Günümüzde

başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak

üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır.



DIŞ TİCARET

İhracat





Türkiye’nin el sanatları ve hediyelik eşya ihracatı, 2011yılında 335.3 milyon dolar olarak

gerçekleşmiştir. İhracat içinde en önemli ürün grubu, 166 milyon dolarlık ihracatla el

halıları olup, ABD, Japonya ve Fransa en önemli ihraç pazarlarımızdır.

Hediyelik eşya ihracatında ikinci önemli ihraç kalemi gümüş mücevherattır. 2011 yılı

ihracatı 103 milyon dolardır. Başlıca ihraç pazarları ABD, Almanya ve BAE’dir.




İhracat



Dünya hediyelik eşya ihracatı, 2010 yılında 58.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. En

fazla ihraç edilen ürün elle yapılmış tablo ve resimler, dekoratif levhalardır. Dünya

hediyelik eşya ihracatında önemli olan diğer ürünler, kıymetli metaller ve kaplamalarından

kuyumcu eşyası, gümüş mücevherat ve imitasyon mücevherattır.




TÜRKİYE’DE DÜZENLENEN FUARLAR

Türkiye’de her yıl belli başlı 4 hediyelik eşya ve el sanatları fuarı düzenlenmektedir. Bunlar,

􀂃 Bijoux Expo Turkiye - www.bijouxexpoturkey.com/

􀂃 SOUVEEXPO-Souvenir Expo Turkey-

􀂃 PROMOTURK- Uluslararası Promosyon Ürünleri Fuarı- www.promoturk.org/

􀂃 ZUCHEX- Uluslararası Zücaciye, Ev Eşyası, Dekoratif ve Elektrikli Ev Gereçleri

Fuarı - www.zuchex.com/

Fuarların tümü her yıl Eylül ayında İstanbul’da düzenlenmektedir.







FAYDALI LİNKLER

DÖSİMM

Kültür ve Turizm Bakanlığı

Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü

http://dosim.kulturturizm.gov.tr



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Adresimiz
www.ithalatihracat.biz
info@ithalatihracat.biz